Tanık Nedir?
Tanık TDK’de “Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimse, şahit” olarak tanımlanmıştır. Aynı zamanda tanık, “Duruşmada bilgisine, görgüsüne başvurulan kimse, şahit” anlamını taşımaktadır.
Tanık, dava dosyalarında en önemli ispat araçlarından biridir. HMK m.240’a göre “davada taraf olmayan kişiler tanık olarak gösterilebilir.”.
Yazılı delille ispatı zorunlu olmayan hususlarda tanık bilgine başvurularak iddia edilen husus ispatlanabilir. Bir dava dosyasında taraflardan biri tarafından gösterilen tanık Mahkeme tarafından duruşmaya davet edilir. Bu çağrı kağıdında duruşmanın tarih ve saat bilgisi yer alır.
Tanığın duruşma günü ve saatinde ilgili duruşma salonu önünde beklemesi gerekir. Dosya sırası geldiğinde mübaşir tanığın kimliğini alarak kendisini salona davet edecektir.
Tanıklığın yasal bir yükümlülük olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bu noktada en önemli husus tanıkların doğruyu söyleyeceklerine yemin ediyor olmalarıdır.
Tanıklık yapacağı sırada on beş yaşını doldurmamış olanlar ve ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliğini ve önemini anlayamayanlar dışındaki herkes HMK m.258’de detaylıca açıklandığı üzere tanıklar beyanda bulunmadan önce hakim tanıklara yemin ettirir:
- Hâkim tanığa, “Tanık sıfatıyla sorulacak sorulara vereceğiniz cevapların gerçeğe aykırı olmayacağına ve bilginizden hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin ediyor musunuz?” diye sorar.
- Tanığın da cevaben “Sorulacak sorulara, hiçbir şey saklamadan doğru cevap vereceğime namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” der ve tanık artık yemin etmiş sayılır.
Tanıkların tanıklık yaptıkları konuda doğruyu söylemesi esastır. Yalan beyanda bulunan tanıklar hakkında ilgili TCK m.272 ve ilgili hükümlerince yalancı tanıklıktan ceza davası ikame edilebilecektir.
Yemin esnasında hakim de dahil olmak üzere salonda bulunan herkesin ayağa kalkması gerekir.
Tanık dinlenilmesinde usul, her tanığın birbirinden ayrı olarak salona alınmasıdır. Böylelikle tanıkların birbirinin ifadelerinden etkilenmesinin önüne geçilmiş olur. Ayrıca, duruşmada tanıklık yapan kişiler talep etmeleri halinde makul bir tanıklık ücreti de alır.
Tanıklıktan Çekinme Nedir?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Mahkeme tarafından tanık olarak çağırılan kişi, ceza davalarında soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısına, kovuşturma aşamasında ve hukuk davalarında Mahkeme’ye gelerek bildiklerini yemin ederek anlatmak zorundadır. Sadece bazı istisnai durumlarda kişiler şahit olmaktan çekinebilirler.
Kanun’da sayılı bazı hallerde kişiler tanıklık yapmaktan çekinebilir. Bu haller sınırlı olarak Kanun’da sayılmıştır ve bunların dışındaki haller tanıklıktan çekinme sebebi olarak kullanılamaz.
Tanıklığın İzne Bağlı Olduğu Haller
Bazı durumlarda tanıklık yapmak izne bağlanmıştır. Bu husus HMK m.242’de açıklığa kavuşturulmuştur.
Buna göre, kamu görevlileri, görevlerinden ayrılmış olsalar bile, görevleri gereğince sır olarak saklamak zorunda oldukları hususlar hakkında, sırrın ait olduğu resmî makamın yazılı izni olmadıkça tanık olarak dinlenemezler.
Bu kişilerin tanıklık yapmalarına ilişkin izin milletvekilleri hakkında TBMM üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında Cumhurbaşkanı ve diğerleri hakkında bağlı oldukları bakan veya kuruluşun amiri tarafından verilir.
Kanun’a göre tanıklık için izin verilmesi kuraldır, bunun tek istisnası kişinin tanıklık yapmasının kamu yararına aykırı bulunmasıdır.
Mahkemenin Tanıklık Çağrısına Uyulmazsa Ne Olur?
Kendisine çağrı kağıdı giden kişi, Mahkeme’nin gönderdiği davetiye uyarak duruşma günü ve saati duruşmaya katılmazsa Mahkeme tarafından hakkında zorla getirme kararı düzenlenebilir.
Bu şekilde hakkında çıkarılan zorla getirme kararı ile polis veya jandarma marifetiyle tanık Mahkeme’ye getirilir ve beyanları alınır. Bu nedenle tanığın duruşmaya bir sebepten dolayı katılamayacak olması durumunda ilgili Mahkeme’ye dosya numarası da belirtilerek dilekçe yazılması ve duruşmaya hangi sebeple katılamayacağının bildirilmesi gerekir.
Çağrıldığınız Mahkeme’de görülen dava dosyası ile ilgili herhangi bir bilginiz veya görgünüz olmasa bile Mahkeme’ye ilgili gün ve saatte giderek duruşmada bu hususu beyan etmeniz gerekmektedir.
Tanıklıktan Çekinme Türleri
HMK m.247 vd. hangi kişilerin ne sebeple tanıklıktan çekinebileceklerini açıklamıştır.
Yukarıda belirttiğimiz gibi her ne kadar tanıklık yapmak kanuni bir zorunluluk olsa dahi, bazı durumlardaki kişiler tanıklık yapmayabilir.
İlk olarak tanık olarak çağırılmış kişinin kişisel bir sebep nedeniyle tanıklıktan çekinme hakkı bulunur. Bu hallerde hakim tanık huzura geldiğinde tanığın tanıklıktan çekinme hakkı olduğunu tanığa hatırlatır.
Kişisel nedenle tanıklıktan çekinebilecek kişiler m.248’te sayılmıştır;
- İki taraftan birinin nişanlısı,
- Evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi iki taraftan birinin eşi,
- Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyu,
- Taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı bulunanlar,
- Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları,
- Koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk.
Bu kişiler tanıklık yapmaktan çekinebilir ve hakim tarafından da bu durum gözetilir.
İkinci olarak bazı kişiler kanunen sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklık yapmak için davet edilmişse bu kişiler de tanıklıktan çekinebilir.
Bu durumun istisnası yine Kanun’da belirlenmiş olup; 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükmü saklı kalmak üzere sır sahibi tarafından sırrın açıklanmasına izin verildiği takdirde, bu kimseler tanıklıktan çekinemezler. Yani, sır sahibi sırrın açıklanmasında bahis görmüyor ise, tanık olarak çağırılan kişi açıklanacak bilginin sır olmasına dayanarak tanıklıktan çekinemez.
Son olarak; bazı kişiler menfaat ihlali tehlikesi nedeniyle tanıklıktan çekinebilir. Menfaat ihlali tanığın kendisine karşı olmalıdır. Bu husus da kanunda açıkça sayılmıştır;
- Tanığın beyanı kendisine veya 248 inci maddede yazılı kimselerden birine doğrudan doğruya maddi bir zarar verecekse,
- Tanığın beyanı kendisinin veya 248 inci maddede yazılı kimselerden birinin şeref veya itibarını ihlal edecek ya da ceza soruşturmasına veya kovuşturmasına sebep olacaksa,
- Tanığın beyanı, meslek veya sanatına ait olan sırların ortaya çıkmasına sebebiyet verecekse tanıklar tanıklıktan çekinebilir.
Her ne kadar bu üç durumda bulunsa da yine de tanıklık yapmak zorunda kalınan haller mevcuttur. Bu haller ise m.2512te açıklanmış olup;
- 248. ve 249. maddeleri ile 250. maddenin (a) bendindeki hâllerde,
- Bir hukuki işlemin yapılması sırasında tanık olarak bulundurulmuş olan kimse o işlemin esası ve içeriği hakkında,
- Aile bireylerinin doğum, ölüm veya evlenmelerinden kaynaklanan olaylar hakkında,
- Aile bireyleri arasında,
- Ailevi ilişkilerden kaynaklanan mali uyuşmazlıklara ilişkin vakıalar hakkında,
- Taraflardan birinin hukuki selefi veya temsilcisi olarak kendisinin yaptığı işler hakkında,
tanıklıktan çekinilemez.
CMK Madde 45 (Tanıklıktan Çekinme) Gerekçesi
Hukuk davalarında olduğu gibi ceza davalarında da tanıklıktan çekinme durumu mevcut olabilir. Bu durum da CMK m.45’te açıklanmıştır ve tanıklıktan çekinme sebepleri sınırlıdır;
- Şüpheli veya sanığın nişanlısı,
- Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi,
- Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu,
- Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları,
- Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar,
- Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar,
kanunî temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler.