Sigorta Hukuku
Günlük hayatta her zaman için belirli rizikolar mevcuttur. Bu rizikoların gerçekleşmesi ihtimaline karşın kişiler kendilerinin veya kendilerinden sonra gelenlerin ihtiyaçlarını garanti altına almak isterler ve bu durumda canlarını veya mallarını sigortalatırlar.
Kendilerine bu garantinin sunulması için ise belli bir maddi karşılık ödemeleri gerekir. Bu maddi karşılığa prim adı verilir. Sigorta sözleşmesi sigortacı ile sigorta ettiren arasında akdedilir.
Hayat sigortalarında sigortalı ve sigortadan yararlanacak şahıs sözleşmenin ilgilisidir. Zarar sigortalarında sözleşmenin ilgilileri ise sigortalı, ipotekli alacaklı ve zarar görendir.
Sigorta edenin, rizikonun ortaya çıkması ya da çıkmaması ile ilgili olarak doğrudan bir etkisi yoktur. O yalnızca sigorta ettirenin rizikonun ortaya çıkması durumunda uğrayacağı maddi güçlüğü ortadan kaldırmayı taahhüt etmektedir.
Sigorta hukuku, özel hukuk tüzel kişilerinin faaliyetleri ile ilgilenir. Kamu kurumlarının yürüttüğü sigortacılık faaliyetleri ise sigorta hukuku kapsamının dışındadır.
Sigortacılık faaliyetlerinin Orta Çağ’daki denizcilik rizikoları sonucunda ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Daha sonra yükselen rekabetin de etkisiyle karada da sigorta yapılabileceği fark edilmiş ve bu alan zaman içinde uluslararası anlaşmalar ve ülkelerin mevzuat düzenlemeleri ile günümüze kadar gelişerek gelmiştir.
Bugün ise elektronik cihazlardan ev eşyalarına, mesleki sorumluluktan hammaddelere kadar birçok alanda sigorta yapılmaktadır. Sigorta, kalabalıklaşan şehir yaşantısı ve hızla ilerleyen teknoloji nedeniyle gündelik hayata daha çok dahil olmuştur.
Sigortadan Doğabilecek Olası Anlaşmazlıklar
Tüketici niteliğindeki kişiler zaman zaman büyük sigorta şirketleri ile sorun yaşamakta, karşılarında muhatap bulamamaktan şikayet etmektedir.
Örneğin sigortalattığı aracının satışı sonrasında poliçesini iptal etmek isteyen araç sahibi ödediği bedeli geri alma konusunda sorun yaşayabilmektedir. Veya deprem sigortası yaptıran şahıs evi depremde hasara uğramasına rağmen sigorta ödemesinin yapılmaması sonucunda mağduriyete uğramaktadır.
Yine bunun gibi tüketicinin bilgisi ve rızası dışında sözleşme koşullarında aleyhe değişiklik yapılması da sigortadan doğabilecek olası anlaşmazlıklara örnek olarak verilebilir.
Sigorta şirketleri riziko ile karşılaşan sigortalısına gerekli ödemeyi yaptıktan sonra, sigortalının bu zarara uğramasında kusurlu olan kişiden hasar tutarını talep eder. Bu, sigorta şirketinin (alacak tutarı anlamında) sigortalının yerine geçmesi anlamına gelir. Buna sigortacının rücu hakkı denir. Sigorta şirketi ödediği miktarı zarar verenden tahsil etme yoluna gittiğinde tarafların bu konuda anlaşması mümkündür. Eğer anlaşma sağlanamazsa uyuşmazlık mahkemeler aracılığıyla çözülür.
Sigorta şirketinin bazı durumlarda sigorta ettirene karşı da rücu hakkı vardır. Prim borcunun ödenmemiş olması, limit artışının ardından ek poliçe yaptırılmaması gibi durumlar buna sebep olabilir. Yine örneğin ehliyetsiz araç kullanmak kazaya doğrudan sebep olmuşsa bu gibi bir durum da sigorta ettirenden ortaya çıkan zararın tazmininin istenmesine sebep olabilir.
Sigorta nedeniyle ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları çözebilmek adına zaman zaman sigortacı ile iletişime geçmek, gerekli hakem heyetlerine başvurmak ve nihai olarak da dava süreçlerini takip etmek gereklidir.
Sigorta Avukatı
Sigorta avukatı, sözleşme ve sigorta türleri hakkında bilgiye sahip olmalıdır. Sigorta konusunda meydana gelen zararın tahsil edilmesi, sigorta sözleşmelerinin düzenlenmesi ve incelenmesi, meydana gelen zararın poliçe kapsamında olup olmadığının hukuken tespiti, güncel sigorta mevzuatının takibi ile müvekkilin bilgilendirmesi, hakem heyetlerine ve mahkemelere başvuru yaparak sürecin takibinin sağlanması konularında iş sahibine yardımcı olur.
Eksen Hukuk’un tecrübesi ve çalışma disiplini, sigorta davalarında müvekkillerine yol gösterici olmaktadır. Büromuz deprem sigortası, seyahat sigortası, kaza sigortası, sorumluluk sigortası, kiracı sigortası ve bunlar gibi pek çok alanda sigorta sözleşmelerinden doğan hukuki anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulması, gerekli hukuki müracaatların yapılarak bunlardan da doğabilecek uyuşmazlıkların çözülmesi, kamu kurumlarının bazı zorunlu sigortacılık alanlarında uyguladığı idari işlemlerle ilgili iptal ve tam yargı davalarının açılması ve takip edilmesi gibi konularda hizmet vermektedir.
Sigorta davaları nasıl açılır ?
Sigorta davalarının temelini sigorta poliçeleri oluşturur. Taraflardan birinin poliçe hükümlerine uymaması durumunda uyuşmazlık sigorta davaları ile çözülür.
Sigorta şirketine karşı dava açmadan önce sigorta poliçesi bir hukukçuya inceletilmelidir. Zira sigortanın türüne göre dava açma süreleri ve Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurma zorunluluğu konusu değişkenlik göstermektedir. Ayrıca yine zamanaşımı konusu da dava açılırken dikkat edilmesi gereken noktaların başında gelir.
Sigorta şirketine karşı dava açmak için mahkemeye hitaben bir dilekçe yazılmalıdır. Bu dilekçede konu ve olay kısaca özetlenmeli, talepler açıkça belirtilmeli ve tüm yargılama giderleri talep edilmelidir.
Zarar sigortalarında dava, sigortanın konusu bir taşınmaz veya taşınır mal ise, bu malın bulunduğu yerde açılır. Yine rizikonun gerçekleştiği yerde de dava açılması mümkündür.
Sigorta sözleşmesinden doğan dava ticari nitelikte ise görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Bu konuda tüketici mahkemesinin görevli olması için ise sigorta şirketi ile sözleşme imzalayan sigorta ettirenin tüketici olması gerekir.
Trafik kazalarında görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemesidir. Bu kural, kazaya karışan araçlardan birinin ya da her ikisinin ticari olması ihtimalinde de geçerlidir.
Kanuna göre her türlü zarardan doğan talepler failin ve zararın öğrenilmesinin üzerinden 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Zararın meydana geldiği tarihin üzerinden 10 yıl geçmesi ise taleplerin her halükarda zamanaşımına uğraması anlamına gelir. Fakat konu hakkında bir ceza davası açılmış ve bu ceza davasında daha uzun bir süre öngörülmüş ise, bu uzun süre tazminat davası için de geçerlidir. Dava açılırken bu sürelere dikkat edilmelidir.
Trafik kazalarında zarar gören hayatta ise davayı kendisi açabilir. Zarar görenin hayatta iken açtığı davaya ise mirasçıları devam edebilir.
Sigorta davaları, sosyal sigorta hukuku kapsamında açılan hizmet tespiti davaları ile sıkça karıştırılmaktadır. Fakat ikisi birbirinden farklıdır. Sigorta hukuku özel hukuka dahildir. Hizmet tespiti davaları ise iş hukukunu ilgilendirir ve iş mahkemeleri tarafından görülür.
Sigorta hukuku davaları nelerdir ?
Rizikonun gerçekleşmesi ile sigortacının yükümlülüğü ortaya çıkar. Sigortacı bu yükümlülüğünü yerine getirmezse ya da poliçe ile ilgili başka herhangi bir uyuşmazlık çıkarsa konu sigorta hukuku davaları ile çözülür.
Trafik kazalarına ilişkin maddi ve manevi tazminat talepleri, sel veya yangın gibi afetler sonucunda ortaya çıkan alacak ve tazminat talepleri, hayat ve maluliyet sigortasına ilişkin davalar, sigorta sözleşmelerinin uygulanmasında ortaya çıkan problemler ve diğer tüm sigorta türleri ile ilgili uyuşmazlıklara ilişkin davalar sigorta hukukunun kapsamına girer.
Yine sigorta şirketlerine zararın karşılanması talebiyle yapılan başvurular, Sigorta Tahkim Komisyonu’na yapılan başvuru ve itirazlar da bu bağlamda değerlendirilir.
Sigorta hukuku davalarında taraflar; sigorta ettiren, sigorta ettirenin mirasçıları, ilgililer ve sigortacıdır.
Sigorta davalarında süreç nasıl işler ?
Sorumluluk sigortalarında zarar görenler dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorundadır. Bu kural trafik sigortalarında geçerli değildir.
Sadece maddi hasarın gerçekleştiği trafik kazalarında kazaya karışan taraflar kendi aralarında kaza tespit tutanağı düzenleyebilirler. Fakat taraflar tutanağın tutulması konusunda anlaşamazsa, bu durumda tutanağı tutması için polis çağırmaları gerekir.
Tutanak mahkemede tarafların kusur oranları ve dolayısıyla ödeyecekleri tazminat miktarını belirleyeceği için önemlidir.
Kazada kusuru olmayan taraf, zararının giderilmesini varsa kendi kasko şirketinden, yoksa karşı tarafın sigorta şirketinden talep edebilir.