Karabaş Mah. Müneccim Arif Sk. 25/1 İzmit/Kocaeli

Eksen Hukuk » Blog » Düğün Takıları Davası

Düğün Takıları Davası

Güncelliğini her zaman koruyacak bir konu olan düğünde takılan takılar hususu eşler ve aileler arasında tartışmalara neden olmaktadır. Konu özellikle boşanma aşamasındaki çiftler için önemlidir.

Düğün takılarının tamamı aynı kapsamda değerlendirilmez. Davetliler tarafından gelin ve damada altın, mücevherat, saat, bilezik, nakit para gibi hediyeler verilir. Bunlardan hangilerinin kim tarafından kime hediye edildiği ise boşanmanın gerçekleşmesi ile tartışma konusu yapılır. Ziynet eşyalarının iadesi konusunda kanunlarda bir düzenleme yoktur; konu mahkemelerin somut olaya özgü çözüm bulması için yargıya bırakılmıştır. Yargıtay ise tüm bu hususlarda sık sık fikir değiştirmesi ve uygulamadan kopuk kararlar vermesi nedeniyle eleştirilmektedir.

Yazımızın konusu düğün takıları olduğundan nişan hediyelerinin bu kapsamda olmadığını, nişanlanma ile ilgili hükümlerin Kanun’da ayrıca düzenlendiğini de belirtmemiz gerekir. Bunun yanında konumuz yalnızca düğün merasimi esnasındaki hediyelere özgüdür. Düğünün yapılmasından sonra tarafların birbirine evlilik sürecinde verdikleri hediyeler ve diğer edinimleri boşanmada mal paylaşımı davası kapsamında değerlendirilecektir. Tüm bu dava türleri hakkında bilgi ve tecrübe sahibi avukatlarımızla müvekkillerimize ve danışanlarımıza destek olmaktayız.

Düğün Takıları Kime Aittir ?

Türk Medeni Kanunu kişiler, aile, eşya, miras hukuku gibi konular hakkında kurallar koyar. Medeni hukuk tüm özel hukuk ilişkilerinin özünü oluşturur. TMK değindiği tüm konular hakkında uygulama alanı bulur. Bir konu hakkında kanunda hüküm yoksa örf ve adet hukukuna göre karar verilir. Hakim karar verirken yargı kararlarından da yararlanır.

Adli yargılamanın en üstünde yer alan merci olan Yargıtay, hukuki öngörülebilirliği sağlamak için içtihat birliğini gerçekleştirmeyi amaçlar. Aslında içtihadı birleştirme kararları hariç Yargıtay’ın verdiği kararlar, uygulayıcılar açısından bağlayıcı değildir. Yani hakim yüksek mahkemenin yerleşmiş kararlarının aksine de hüküm verebilir; bu onun yorumuna bağlıdır. Fakat hukuk uygulamasında realitenin bu olmadığı da açıktır. Mahkemeler Yargıtay’ın belli bir konudaki zaman içinde değişen tavrını yargılamalarına esas almaktadır. Bu durum, kamuoyunu yakından ilgilendiren güncel hukuki konular için de geçerlidir. Olması gereken bu ise de yüksek mahkeme birbirine yakın tarihlerde verdiği kararlarla tartışmalara ve soru işaretlerine neden olmakta, bu da hukuki güvenlik endişesi yaratmaktadır.

Yakın tarihli kararlarda erkeğe takılanlardan kadına özgü olmayanlarının erkeğin sayılacağından da; kime takılırsa takılsın kadına özgü olmayanların dahi kadının sayılması gerektiğinden de bahsedilmiştir. Hal böyle olunca uygulamada da karışıklık yaşanmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 04.03.2020 tarihli kararına konu ettiği davada, geline takılan kolye, bileklik gibi her türlü ziynet eşyasının geline ait olduğuna karar verilmesi gerektiğinden bahsetmiştir. Yine aynı karar ziynet eşyalarından damada takılanlardan kadının kullanımına özgü olanlar varsa bunların da kadına verileceğini söylemiştir. Erkeğe takılmış olan bir ziynet eşyası sırf kadına ait değilse erkeğe verilir. Yine erkeğe takılan nakit para da erkeğindir. Bu ayrımın yapılmasında kadına özgü olma kriterinden yola çıkılmıştır. Bunun nedeni ise ziynet ve süsün kadın tarafından kullanılmasıdır. Yargıtay bu kararıyla daha evvelden benimsemiş olduğu kim tarafından kime takılırsa takılsın tüm ziynet eşyasının kadına ait olduğu ve onun kişisel malı sayılacağı yönündeki kararından dönmüş görünmektedir.

Yine Yargıtay tarafından verilen fakat gerekçesi henüz yayınlanmamış olan bir kararda erkeğe özgü olmayan tüm takıların kadına ait sayılması gerektiği belirtilmiştir.

Toplumsal hayata ilişkin koşullar ve değerler sürekli bir değişim içinde olduğundan günlük olaylara uygulanacak kurallar da esnek bir yapı içinde belirlenerek tüm uyuşmazlıklara uygun halde ortaya koyulmalıdır. Yapılması gereken, kanuni bir düzenleme ile ilkeleri belirlemektir. Aksi halde örneğin çok uzun süredir takıyı ve parayı gelin ve damadın üzerindeki elbisesine iliştirme şeklindeki bir gelenek salgın döneminde devam ettirilmemiş, hediyeyi sandık veya kese içine bırakmak yoluna gidilmiştir. Bu durumda takı erkek veya kadından herhangi birine özellikle takdim edilmiş olmamaktadır. İşte bu da uygulanması ve teamül haline gelmesi beklenen kararların kapsayıcılığının ne kadar dar olduğunu göstermektedir. Çünkü hediyeyi sandığın içine atan her misafirden hediyesini taraflardan hangisine verdiğini belirtmesi ya da örneğin her iki tarafı da tanıyan misafirin, hediyesinin muhatabı olarak taraflardan birini seçmek zorunda bırakılması beklenemez. Özellikle takıların iadesinde dikkate alınacak kriteri yalnızca kadın taraf üzerinden belirlemek uygulamada eksikliklere neden olmaktadır. Davetliler tarafından kime takıldığı önemli olmaksızın tüm takılar üzerinde eşlere paylı mülkiyet sağlanması öğreti tarafından alternatif çözüm olarak sunulmaktadır.

Düğün takılarının evlilik birliğinin ya da çocukların masrafları için kullanılması sık karşılaşılan bir durumdur. Bu durumda genelde kadına düşen örneğin bileziklerinin ya da diğer ziynet eşyalarının kendisine iade edilmek üzere alındığını ispat etmektir. Erkek taraf ise masrafların ev ya da borçlar için yapıldığını, takıları iade etme sözü vermediğini ispatlamaya çalışabilir.

Takılar üzerindeki tartışma daha ziyade çekişmeli boşanma davalarında ortaya çıkar. Anlaşmalı boşanma davası ise bu konuda tarafların uzlaşması ile sonuçlanır.

Düğün Takıları Davası Nasıl Açılır ?

Düğün takıları davası boşanma davası dilekçesine eklenecek taleplerle açılabilir. Bu durumda boşanma talebi ile ziynet talepleri aynı davada incelenir. Bu davanın boşanma davasından ayrı bir dava olarak açılması da mümkündür. Hatta açılmış bulunan bir boşanma davasının davalısı, karşı dava açarak dilekçesinde ziynet eşyalarının iadesini talep edebilir.

Düğün takılarının iadesi talebi boşanma hükmünün eki niteliğinde değildir. Bu nedenle ziynet eşyası için talepte bulunulan miktara oranla harç ödenir. Adli yardımdan yararlananlar adli yardım talepli dilekçe ile mahkemeye başvurarak harçtan muaf olabilirler.

Dava dilekçesinde takıların aynen iade edilmesi, bunun mümkün olmaması halinde ise karşılığı olan nakit paranın iadesi talebi belirtilir. İstekte bulunan taraf taleplerini açıkça belirtmeli, şüpheye düşüyorsa bilirkişi incelemesi de talep etmelidir. Kuyumcu bilirkişi düğüne ait video ve fotoğrafları inceleyerek takıların neler olduğunu ve kime takıldıklarını tespit eder. İspat için tanık da dinletilebilir.

Dava alacak davası şeklinde açılır, talebe göre harç ödenir.

Düğün Takıları Davasında Zamanaşımı Süresi Nedir ?

Düğün takıları davasında zamanaşımı süresi talebe göre belirlenir. Eğer talep takıların aynen iadesi ise ve takılar halen mevcutsa herhangi bir zamanaşımı süresi yoktur. Eğer takılara ilişkin bedelin iadesi talep ediliyorsa zamanaşımı süresi genel hükümlere göre on yıldır. Süre boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlar.

Düğün Takıları Davasında Emsal Yargıtay Kararları

  • Taraflar arasındaki alacak davasında davacı vekili dava dilekçesinde, tarafların boşandıklarını, düğünde takılan 18 adet bilezik, 1 adet küpe, 2 adet yüzük, 11 adet küçük altının davalı tarafından alındığını, davalının müvekkiline Sincan ilçesinde alınan ev için kullanıldığını beyan ettiğini, altınların davalıdan talep edilmesine rağmen verilmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile altınların aynen, mümkün olmadığı takdirde bedelleri olan 20.000 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, düğünde 5 adeti müvekkiline ait olmak üzere toplam 12 adet bilezik takıldığını, ziynet eşyalarının düğün ve ev eşyasının alımına ilişkin borçlar, çocuk edinmek için yapılan tedavi masrafları ile ortak giderler için davacının onayı ile kullanıldığını, davacının beyanlarının gerçek durumu yansıtmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Uyuşmazlık, davalı vekilinin cevap dilekçesinde düğünde 5 adedi müvekkiline ait olmak üzere toplam 12 adet bilezik takıldığını beyan etmesi karşısında, bu beyanın mahkeme önünde ikrar sayılarak 12 adet bilezik üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinin gerekip gerekmediği gerektiği noktasında toplanmaktadır. Kadına özgü ziynet eşyası niteliğindeki bilezik eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu ilkeden hareketle, davalı erkeğin düğünde toplam 12 adet bilezik takıldığını beyan etmiş olması karşısında, bu beyanın 6100 sayılı HMK’nın 188. maddesi gereğince mahkeme önünde ikrar kabul edilmesi gerekir. Bu durumda, düğünde davacı kadına 12 adet bilezik takıldığı hususu çekişmeli olmaktan çıkacaktır. O hâlde mahkemece bu bilezikler yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1040 E., 2020/240 K., 04.03.2020)

Genel Kurul bu kararında kadınlara özgü ziynet eşyasının kim tarafından hangi eşe takıldığının önemli olmadığını, talep halinde kadına iadesinin gerektiğini dayanağını göstermeksizin belirtmiştir.

  • Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline düğünde takılan ziynet eşyalarının (adedi 15 gr. dan 22 ayar 7 adet burgulu bilezik, adedi 12 gr. dan 22 ayar 8 adet düz bilezik, 50 gr. 22 ayar 1 adet set takımı, 1 adet kafalı yarım altın, 2 adet yarım altın, 42 adet çeyrek altın, 1 çift 14 ayar küpe, 2 adet 14 ayar yüzük) evlilik birliği devam ederken davalı eski koca tarafından çeşitli harcamalar için sonradan iade edileceği vaadiyle alındığını, ancak geri verilmediğini ileri sürerek ziynet eşyalarının aynen iadesine, mümkün olmaz ise bedeli olan 34.950,00 TL’nin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 26.01.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde; müvekkilinin davacının ziynet eşyalarına evlendikleri günden beri hiç dokunmadığını, ziynet eşyalarının tümünü eşine bıraktığını, ispat yükü üzerinde olan davacının ziynetlerin miktarını ve kendisinde olmadığını ispatlaması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. somut olaya gelindiğinde; davacı kadın düğünde kendisine takılan altınların davalı koca tarafından çeşitli bahanelerle geri verme vaadiyle alındığını ancak iade edilmediğini iddia etmiş; davalı ise, iddiaları tümüyle inkâr etmekle birlikte, ziynet eşyalarının davacıda olduğunu savunmuştur. Ziynetin kadına ait olduğu ve kadının yanından ayırmayacağı, giderken de yanında götüreceği karine olmakla birlikte somut olayda, henüz evden ayrılmadan evlilik birliği sırasında koca tarafından çeşitli bahanelerle ve geri verileceği vaadiyle alındığı iddia edilmiş olmakla, ispat yükünün yer değiştirdiğinden bahsedilemez. İspat külfetinin hangi tarafta olduğu hususunun, yukarıda bahsedilen hukuki düzenleme çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Davalı taraf, davayı tümüyle inkâr etmekle ve ziynet eşyalarına hiç dokunmadığı savunmasında bulunmakla ispat külfetini üzerine almamıştır. Ancak, davalının iddia edilen ziynet eşyasını almasına rağmen geri verdiğini veya hiç geri vermemek üzere aldığını iddia etmesi hâlinde ispat yükü ters çevrilir ve davalı iddiasını ispat külfeti altına girer. Buna göre, ziynet eşyalarının davalı tarafından alındığını ispat külfeti başından beri davacı tarafta olmakla, ispat yükünün yer değiştirdiğinden bahsedilemeyecektir. ispat yükünün davacıda olduğu ve davacının düğünde takılan altınların davalı tarafından alındığı iddiasını tanık beyanlarıyla ispatladığı sabit olmakla, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3-1055 E., 2020/367 K., 09.06.2020)

Bu karara konu davada ise ziynet eşyalarının kime ait olacağı değil, iadesi istenen eşyaların alınıp alınmadığını ispat yükünün kimde olduğu tartışılmıştır.

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşabilirsiniz !

Yorum Bırakın

Logo
0 262 331 07 59
Farklı alanlarda uzmanlaşan avukatlarımız ile online danışmanlık sürecini hemen planlayabilir, yanıtını merak ettiğiniz sorulara 7/24 ulaşabilirsiniz.
This is default text for notification bar